Dernek İletişim: info@kasider.org

ALAATTİN BÜYÜKKAYA

Gerek Anavatan iktidarının iş hayatına getirdiği rekabet anlayışı, gerekse de Alaattin Büyükkaya’nın 2. iktisat Kongresi’ndeki görüşlerinin kamuda kabul görüp uygulanmaya geçmesi, sigorta sektöründe de tarife sisteminden serbest tarife sistemine geçişin rüzgârlarını estiriyordu. Alaattin Büyükkaya ise serbest tarife rejiminin neredeyse tek savunucusuydu.

Özellikle serbest tarife fikri, yabancı reasürans şirketlerini ve bilhassa Alman reasürans şirketlerini çok rahatsız etmişti. Tatlı kar döneminin bitmek üzere olduğunu anlamışlardı. Yerli sigorta şirketlerinden de aynı yönde tepkiler geliyordu. Gelişme hiç tahmin edilmeyen büyüklükte genişleyince, perde arkasında Alman reasürans şirketlerinin olduğu bilinen sigorta tatbikatplannın düzenlediği “Serbest Rekabet ve Fiyatlama” konulu bir sempozyum programlandı.

Burada bir tuzak hissediliyordu. Dr. Alaattin Büyükkaya taciz edilerek görüşünden vazgeçmesinin sağlanması hedefleniyordu. Konuşma sırası geldiğinde Alaattin Büyükkaya sabırsızlıkla izleniyor ve herkesin dikkat ettiği “serbest rekabet ve serbest fiyat” kelimelerini konuşması boyunca hiç ama hiç telaffuz etmemesi belli çevreleri geriyordu. İşte olanlar da bundan sonra oldu.

Başak Sigorta Genel Müdürü ve Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Başkan Yardımcısı Hakkı Atasagun yerinden hiddetle kal karak, “Söyle be kardeşim söyle … Daha ne bekliyorsun? Hepimiz, fıtık olduk.” dedi.
Alaattin Büyükkaya sakin bir şekilde cevaben:
– Hakkı Bey, ne söylememi istiyorsunuz?

– Biz bu kadar insani ne için topladık? Senin sektörün başına açtığın serbest fiyatlandırma ve serbest rekabet fikirlerin için bir araya geldik. Sen bunları savunan değilmiş gibi bu konuya hiç ama hiç değinıniyorsun. Söyle de bu işi bitirelim!
Böyle bir itiraf, kurulan tuzağın açığa çıkmasıydı. Büyükkaya devam etti, yine sakin ve sağduyulu bir şekilde:

– Ben söylemedim ama siz hararetle bu sözlerin konuşulmasınızı istediğinize göre, serbest tarife ile serbest rekabeti de çok istiyorsunuz! Bundan kaçarnayacaksınız. Nehir tersine akmaz. Ancak serbest tarife başıboşluk değildir. Onun da kuralları vardır, kendine göre bir etiği mevcuttur. Bana kızmak yerine hepimiz daha az kara reasürans şirketlerimiz de aynı şekilde daha az kara razı olmalı ancak piyasayı büyütmenin yollarını aramalıyız. Bunun şartı da serbest piyasa koşullarının sigortacılık piyasasında da oluşturulmasıdır. Bugün bana söylediğiniz her söz size geriye götürecek, bu şartlar oluştuğunda siz de piyasadan silineceksiniz.

Gerçekten gelişmeler öyle gösterdi ki; Dr. Alaattin Büyükkaya haklı çıktı, dedikleri ve tespitleri birkaç sene sonra bir kanun değişikliği ile aynen Türkiye’de uygulanmaya başlandı. Böylece “Tarifeden Hayri Devri” de bitmiş oldu. “Tarifeden Hayri”nin hikâyesi de şöyleydi: Alaattin Büyükkaya’nın Sigorta murakabe Kurulu’nda sigortacılığa yeni başladığı yıllardı. Hayri Başer ise Şark Sigorta nin genel müdürü olarak görev yapıyordu. Alaattin Büyükkaya, Muhittin Arıksoysal ve Alaattin Alak’tan oluşan teftiş heyeti Şark Sigorta’da sigorta poliçelerindeki tarife uygulamalarını kontrol ediyorlardı. Yapılan kontrollerle tarife yanlışlıklan görümüş, sorumlu olarak da şirketin genel müdürü Hayri Başer savcılığa verilmişti. Savcılık sonrası hâkim huzuruna çıkmak için bekliyordu.

Mübaşir, Hayri Başer’i “Tarifeden Hayri, mahkemeye!” diye çağırıyordu. Ancak bu tarife hangi tarifeydi? Ahlaki olmayan kadın satıcılığı tarifesi miydi yoksa daha başka yasaklı bir tarife miydi veya her gün binlerce işlemin yapıldığı sigorta poliçesindeki tarife miydi? Dışarıdan bakanlar ve bu çağrıyı duyanlar elbette ki sigorta tarifesini tahmin etmiyorlardı. Olsa olsa bu yüz kızartıcı bir işlemdendir diye düşünüyorlardı. Şükürler olsun ki, hakim bu davayı beraatla sonuçlandırmış ve Hayri Başer de “Tarifeden” içeri girmekten kurtulmuştu. Yıllar sonra Hayri Başer bu yaşadıklarını Alaattin Büyükkaya’ya büyük bir espriyle ve gülerek anlatıyordu.