Dernek İletişim: info@kasider.org

ÇETİN ALANYA

Sevgili Sema Tüfekçiler’den uzun yıllar sürmüş bulunan sigorta sektöründeki çalışma hayatımda elde ettiğim deneyim ve bunun sonucu edindiğim ve uyguladığım “tecrübe” ye ait bir anımı anlatmamı istediği mesajını alınca , hiç zorlanmadım ve hemen yüzlerce olduğunu düşünebileceğiniz anılarımdan bence en önemlisi aklıma geldi. Aslında köşeme çekildikten sonra daha da sık sorguladığım ” bunca yılın sonunda elde ettiğin en önemli deneyim sonucu bilgi nedir?” sorusunun cevabı hazırdı. Şimdi izninizle bu anımı ve bundan çıkardığım dersi anlatacağım.

Tam yılını hatırlayamamakla birlikte 1983 ya da 1984 yılında olmalı, Londra’da yayınlanmakta olan ve abonesi olduğum bir reasürans dergisinde, o yılın bahar aylarında Londra’da, ünlü Lloyd’s sigortacılarından (Underwriter) R.J.Kiln moderatörlüğünde bir reasürans çalışma semineri düzenlendiğini okuyunca çok heyecanlandım ve hemen ,artık rahmetli olan Genel Müdürüm Tacettin Aliefendioğlu’na giderek, bu seminere katılmak istediğimi ve lütfen beni göndermesini rica ettim. Eğitime her şeyden çok değer veren Genel Müdürüm bu isteğimi anında kabul etti ve Londra’daki beş günlük bu seminere kaydımı yaptırdım.

Önce kısaca R.J.Kiln kimdir , kendisini tanıtayım. Lloyd’s daki Kiln Sendikasının kurucusu olmanın yanı sıra hasar fazlası reasürans anlaşmalarında mutlaka kullanılan Saatler Klozu (Hours Clauses) nun da müellifidir. Yazdığı “Reinsurance in Practice” kitabı da , bence bugüne kadar yazılan cilt cilt reasürans kitapları arasında, en anlaşılır, en okunabilir ve en iyisidir. Böyle bir reasürans ustasının moderatörlüğündeki bir semineri, mesleki gelişimim açısından kaçıramazdım. Tacettin Bey’i her zaman olduğu gibi hayırla ve rahmetle anarım.

Seminerin ilk dört gününde ağırlıklı olarak Mr.Kiln yönetiminde çeşitli reasürans konularını ele aldık, bazı problemleri çözmeye çalıştık, katılımcıların sorularına hep birlikte cevaplar ürettik. O tarihlerde reasürans fiyatlamasında bazı programlamalara dayalı bilgisayar kullanımı henüz yeni yeni başlamıştı ve son gün Londra piyasasında bu programları kullanarak fiyatlama yapan genç ancak tanınmış sigortacıların derslerine ayrılmıştı. Öğleye kadar bu kişilerin öğretilerini dinledik. Bu, programlar vasıtasıyla bilgisayar kullanımı sonucunda hasar fazlası fiyatlamasının nasıl yapılması lazım geldiği konusunda bilgi sahibi olduk.

Konuya yakın okuyucularım yaptığımız işin bugün artık çok yaygın kullanılmakta olan modelleme türü bir çalışma olduğunu fark etmişlerdir diye düşünüyorum. Seminerin son saatleri bilgisayar programı kullanımı yolu ile hasar fazlası reasürans anlaşmasının fiyatlamasına örnek bir pratik çalışma idi. Önce üçerli dörderli gruplara ayrıldık. Her birimiz artık birer Lloyd’s sendikası idik. Sonra içinde ödenen hasar, muallak hasar, prim, ortalama fiyat ve saire hasar fiyatlamasında kullanılabilecek verileri içeren geniş bilgi setlerini alıp, bu bilgileri kullanarak verilen alt-üst limitler dahilindeki hasar fazlası anlaşmasının fiyatlaması çalışmasına ayrı ayrı sendikalar olarak giriştik. Bu çalışma yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Yüzlerce veri girişi yaptık, çıkan sonuçları kendimizce değerlendirdik ve bir sonuca ulaşıp Mr.Kiln’e yazılı olarak ilettik. Bu yaklaşık bir buçuk saat içinde kafamızı kaldırmadan , deyim yerinde ise kan ter içinde kalarak çalışmış ve ayrı ayrı sendikalar olarak kendi sonuçlarımıza ulaşmıştık.

Tüm bu süre zarfında Mr.Kiln karşımızda oturdu ve bir anlamda aylak aylak gazete ve dergilerini okudu. Sonuçlar kendisine iletildiğinde de , önce kendi sonucunu tahtaya yazmak istediğini söyledi ve tahtaya fiyat= %1.10 diye yazdı. Sonra her bir sendikanın ulaştığı sonuçları yazdı. Kimimiz %0,90, kimimiz %1, kimimiz % 1.35, bir diğerimiz %1.17 ve benzeri değişik sonuçlara ulaşmıştık. Tüm sonuçların doğru olduğunu , hiçbir sonucun yanlış olmadığını söyledikten sonra dedi ki; ” Siz bu sonuçlara ulaşmak için saatler boyu çalıştınız ve çok da yanlış olmayan değişik sonuçlar elde ettiniz. Dikkat ederseniz ben sadece verilere şöyle bir göz gezdirdim ve bir fiyat yazdım. Bu fiyat yaklaşık sizin bulduğunuz fiyatların ortalamasıdır ve belki de bu hali ile en doğru fiyattır. Sizler çeşitli formüllerle çalışırken ben reasüransın temel bazı prensiplerini kullanarak çok kısa sürede hepinizin ortalaması olan bir sonuca ulaştım. İşte bundan alınacak en önemli ders ” ne işinde olursanız olun, o işle ilgili temel prensiplere, ilkelere, kurallara ne kadar bağlı olursanız, o kadar az hata yaparsınız. Bu temel prensiplerden, ilkelerden, kurallardan ne kadar uzaklaşırsanız, hata yapma olasılığınız o kadar artar!”

Değerli meslektaşlarım, bu cümle bütün iş hayatım boyunca benim aldığım en önemli ders, edindiğim en önemli tecrübedir. Şimdi bunu dilerseniz geliniz, bu günkü sigortacılığımıza uygulayalım: Bilindiği üzere eğer bir sigorta şirketinin prim büyümesi düşük fiyatlamadan ileri geliyorsa, o şirket iflasa giden yola çoktan çıkmış demektir. Bu bir sigortacılık ilkesidir ve her zaman doğrudur. Çok yakın geçmişimizde bunu yaşamadık mı? Ya da oturup sektörün aktif büyüklüğü şu tutardan bu tutara yükseldi diye anlamsız övünmelerde bulunuluyor ?? Bir prensip olarak tüm teknik rezervler, yani kazanılmamış prim karşılıkları ile muallak hasarlar karşılıkları aslında sigortalı’ya ait, sigortacının emaneten kendinde tuttuğu varlıklardır. Bunların önemli bir yer aldığı aktif büyüklüğü ile övünmekte neyin nesidir? Ne anlamı vardır? Bir diğer örnek lokal reasürans şirketi kuruluşudur. Reasürans’da temel ilkelerden biri coğrafi alanda yaygınlıktır. Bunu bir anlamda sigortacılıktaki “Büyük Adetler Kanunu” ile eş değer olarak değerlendirebilirsiniz. Sadece kısıtlı bir coğrafi alanda, rizikosu ağır riskleri reasüre ederek tüm kaderinizi o kısıtlı coğrafi alandan elde edilecek sonuçlara bağlamak, hele popülist düşük fiyatlama ile bu işi yapmak, şimdiden batışın bir ilanı değil midir?

Bu örnekleri sayısız çoğaltabilirsiniz. Ben aktif görevde iken yanlış fiyatlama feryadında bulunurken, karşıtlarım beni zaman zaman “tarifeci” olmakla, serbest fiyatlama karşıtı olmakla suçladılar. Trafik Sigortalarında serbest tarifeye geçiş için sektörün hazır olmadığını söylerken, yine “tarifeci” olmakla nitelendirdiler. Aslında tüm söylediğim “bir işi yapacaksak baştan kuralları doğru saptayıp işi o kurala göre yapmak idi”. Anlamak bazılarının işine gelmedi.
İkinci bir ders aldığım başlık herhangi bir konuda bir karar verirken ilgili tüm tarafları dinlemeden karar vermemek oldu. Başlarda tek taraflı dinleyerek aldığım birçok yanlış kararlar oldu ve bunların zararlarını da ben ya da görev yaptığım şirket üstlendik. Bu durum karar verici mevkilere geldiğimde yaklaşık iki yıl kadar sürdü. Sonunda hatayı görebildim ve hiçbir önemli kararı tüm görüşleri almadan vermez duruma gelebildim.

Pratikten buna örnek olarak bazı acente fesih kararlarını gösterebilirim. Başlangıçta kâğıt üzerinde çoğu kez hasar/prim oranına bakarak ya da tahsilat durumuna bakarak bir acenteliği kolaylıkla feshediyordum. Birkaç yanlıştan sonra feshedeceğim acenteyi mutlaka dinleyerek, hasar/prim oranının yüksekliğinin nedenlerini veya tahsilattaki gecikmenin nedenini acentenin kendisinden dinlemeden, öğrenmeden acente feshi yoluna gitmedim.
Bu ikinci olarak örneğini verdiğim ders aynı zamanda bir fikir beyan ederken , o konu hakkında iyice araştırıp, öğrenmeden, sağlam bilgiye konunun her yönünden bakarak ulaşmadan ortaya atılmama alışkanlığını da beraberinde getirdi. Bir şey söylemiş olmak için konuşmak yerine, konuştuğunda dinlenebilen , okunabilen biri olmak bana daha değerli geldi ve ne mutlu ki, bunu meslek hayatım boyunca sıkça hissettim.

Tüm genç meslektaşlarıma iş yaşamları boyunca ders alınacak fırsatların karşılarına çıkmasını ve bu aldıkları dersleri uygulama fırsatı bulmalarını ve başarılı olmalarını dilerim.